Yunanistan (C4) | 09-14.07.2018
Sivrisinekler lavanta kokusuna gelmezmiş. Vücuda sürülen lavanta, insanı sivrisinekten korurmuş. İçerideki uzun masanın üzerinde kurumakta olan lavantaları gördüğümüzde, hepimizin aklından aşağı yukarı bu söylentiler geçiyordu. Sonradan bu lavantaların kısa süreliğine mermer fabrikası olarak iş görmüş, göl kenarındaki bu ufak tefek binanın bahçesinden toplandığını anlayışımız ve söylentilerin doğru olup olmadığını test etmek çabasına girişimiz, hepimizin ne kadar meraklı olduğunu açık etmişti.
Böylece Prespa Milli Parkıyla tanışmamız, Küçük Prespa denen gölden çıkan sivrisinek ordusunu başımızdan nasıl def ederiz sorusuyla başlamış sayılabilir. Diğer yandan on bir senedir bu milli parkla içli dışlı olmuş, emektar doğa bilimci Yannis’ten öğrendik ki, lavanta kokan bahçenin içerisindeki “çirkin” bina, artık Milli Parkın “Information Center”ı olarak kullanılmaktaymış. Milli park 370 kilometrekarelik kocaman bir alana yayılmış, 275 kuş, 60 memeli türünü bu alan içinde barındırımakta. Alanda iki göl var. Bu göllerin birine Küçük (Mikri) Prespa, ötekine Büyük (Megali) Prespa denmekte. Bu göller Avrupa’nın en eski gölleriymiş. Geçmişte bu iki göl tek bir göl oluşturmakta imiş fakat daha sonra suyun getirdiği malzemelerin birikmesiyle iki ayrı göle dönüşmüşler.
Mikri Prespa yer altından Megali Prespa’ya, o da Adriyatik Denizine dökülmekte olup, arazinin bu kısmının bu denli geçirgen olmasının sebebi ise toprağın kireçtaşı bazlı olmasıymış. Bunların hepsini Yannis’in, ahşap binanın üst katında, sekiz meslektaşından biri ile birlikte, alanın kocaman bir haritası üzerinde yaptıkları ilgi çekici ve dinamik sunumdan öğrendik. Daha sonra yaptığımız arazi gezilerinde ise bölgeyi tanıdık, gördük ve bu bilgilerin bir kısmını edindiğimiz tecrübe ile pekiştirdik.
Bunlara ek olarak, bu göllerden Megali Prespa, tamamen Yunanistan’a ait olmayıp, bir kısmı Makedonya ve bir kısmı da Arnavutluk sınırları içerisinde kalmakta imiş. Dolayısıyla sürdürülen doğa koruma çalışmasının bir işbirliği içerisinde yürütülmesi gerekmekte. Bölgede ciddi bir ak pelikan ve özellikle tepeli pelikan nüfusu var. -öyle ki dünya tepeli pelikan nüfusunun %25’i Prespa’da yaşamaktaymış.- Dolayısıyla gürültüsüz bir alana ve bol bol balığa ihtiyacı olan bu ve diğer kuşların korunması için yapılacak olan işbirliği önem teşkil etmekte. Bölge aynı zamanda içerisinde insanların hayatlarını sürdürdüğü, hatta tarım yaptığı nadir milli parklardan. Başlarda çok daha küçük olan milli park, iki defa genişletilmiş ve bugünkü büyüklüğüne ulaşmış. Lavantalarımızı sürünüp kuş gözlemi yapmak üzere yola çıktığımızda, yağmak üzere olan yağmur da kendini geri çekmişti.Yürüyüş esnasında Ankara’da da görebildiğimiz bozkır türlerini gözlemlemekle birlikte, Ankara çevresinde çok da sık rastlanmayan bitki türleri ile de karşılaştık.
Mikri Prespa’ya bakan bir tepeye çıktık, bebek bir kaplumbağa ile karşılaştık. İlgili grup üyelerimiz selfielerini çekinirlerken teleskoplar kuruldu, dürbünler çıkarıldı ve su üzerinde vakit geçirmekte olan pelikanlar gözlemlenmeye başlandı. Pelikanlar dışında gölde karabatak, kaz, kuğu, küçük ak balıkçıl, sakarmeke, bahri ve leylek görüldü. Pelikanların gürültü ve hareket yerden görece uzak durdukları belirtildikten sonra grupça yere oturuldu ve bu söylenenin doğruluğunu göstermek istenerek sessiz beklendi. Birkaç dakikanın sonunda daha önce dürbünlerle ancak gördüğümüz pelikanların gerçekten de üzerimizden ve alçaktan geçmeye başladıklarına şahit olduk. Bundan sonra pelikanların niçin Prespa’ya geldikleri sorusunu yanıtlamayı denedik. Yaptığımız deneycikten sonra ilk verilen yanıt bölgenin sessizligi oldu, diğer cevaplar arasında yüzyıllardır görece değişmeyen bir işaret olarak Prespa göllerinin varlığı, insanların bölgeyi koruyor ve değiştirmiyor oluşları da vardı. Geçmişte balıkçılığı olumsuz etkilediği düşünülen pelikanları avlayıp kanıt olarak iki bacağını yanında getirenlere ciddi para ödülleri verilmekteymiş. Ama sonra, pelikan nüfusunu korumak, dolayısıyla ekosistemi sağlıklı yapısından saptırmamak için bırakın pelikanları avlamayı, gölde avlanan balık miktarına ve avlanma bölgesine sınır getirilmiş. Doğasının yanında bölge, tarihi açıdan da ilginç bir yapıda. 2. Dünya Savaşı sonrası çıkan iç savaşın izlerini taşıyan mağaralardan birine yaptığımız ziyarette fotoğraflar çektik. Fasulye tarlalarının yanından geçip uzun merdivenleri tırmanarak Yunan Komunist Partisinin merkez karargahı olan mağaraya ulaştık. Şiddetle üzerimize çöken yağmurdan bizi koruyan yine bu ufak mağara oldu. Çok çeşitli yarasa türlerine ev sahipliği yapan bölgede, yarasalar bu mağarayı, su/ışık sızdırmaz ve kuytu olmadığı için tercih etmemektelermiş. Yağmur dindiğinde bu ufak karargahtan çıktık, kireçtaşına özgü bitki türlerini gözlemleme fırsatı bulduk. Bölgedeki granit ve kireçtaşı topraklardaki bitki örtüsünün toprağın türüne göre değişimine dikkat çekildi.
Raporlayan: Ekin Yılmaz, Doruk Karalar
Bugün için planlanan etkinlik gereği hepimiz bölgeyi yakından ilgilendiren sınırların açılmasıyla birlikte yapımı planlanan yolun farklı kurumlarca bakış açısını yansıtabilmek için çeşitli roller aldık. Bu rollerin arasında Bakanlık, Prespa Belediyesi Görevlileri ,NGO gönüllüleri, Doğa Koruma Parkı Yetkilileri ve tabii ki yerel halk. Bu roller çerçevesinde herkes yolun yapımına kendi bakış açısını getirerek bir açık oturum yaptık. Yerel halk kendilerine ait başka şikayetleri dile getirerek yolun yapılmasına karşı çıktı. Bakanlık yetkinlilileri yol yapımı için parayı vermek konusunda kararsız kaldı. Belediye yolun yapılmasını istediğini ve bunun da nasıl çevreci şekilde yapılabileceği konusunda fikir istedi. Doğa Koruma Parkı görevlileri ise belediyeyle hemfikir oldular ve yolun çevreci şekilde yapılabilmesi için destek verdiler. Bu esnada NGO görevlileri ise yolun yapılmasına karşı çıktılar. Böylece bölgedeki insanların şu anda onları fazlasıyla ilgilendiren bu konuyla ilgili görüşlerini de anlayabildik ve kendimizi bölgedeki insanların yerine koyduğumuz için de, içinde bulunduğumuz yerle ilgili daha çok fikir sahibi olabildik. Hafta boyu gezdiğimiz yerler ve öğrendiğimiz şeyleri birleştirebildiğimiz adeta Prespalıların ayakkabılarını giydiğimiz çok eğitici bir gün oldu.
Raporlayan: Tuğse Su Toğa